Gökyüzü, bugünlerde çok büyük bir dönüşüm krizine işaret ediyor. Ve bu kriz, doğrudan Türkiye’nin Güneş’iyle ilişkili…
Bugünlerde Mars-Plüto’nun arasındaki Karşıtlık, Jüpiter ile T-Kare formasyonu oluşturuyor.
Başlı başına Mars ve Plüto’nun bir araya gelişinin büyük bir yıkımı/dönüşümü andırmasının yanı sıra, Jüpiter’in bu atmosferin etkisini büyütücü doğasını düşündüğümüzde, bugünlerde ülkemizin ve kendimizin tekamülündeki sorumluluğumuzun küçümsenemeyecek kadar büyük olduğunu görüyoruz.
Ülkenin doğrudan Güneş’ine -varlık bilincine, değerlerine, Öz’üne, kimliğine- odaklanmış olan bu etki, Türkiye’yi tanımlama biçimimizin majör bir dönüşüme uğramasıyla ilgilidir.
Bu süreçte, Türkiye’nin “ne olmadığını” ve ona “neyin hizmet etmediğini” anlamamızı kolaylaştıran duygusal tepkilerle karşılaşırız, nitekim ülke geçmişindeki ve/veya kolektif bilinçdışındaki inançlar ve duygular toplumda buna hassasiyeti olanlar aracılığıyla yüzeye çıkarılır.
Bilinçdışında çok derinlere bastırılmış olan bu inançlar/duygular şimdi kendilerini ifşa ederek çözümü “kolaylaştırmakta” olsa da, bunların yumuşak bir şekilde ele alınabilmesi ve şifanın gerçekleşebilmesi hatırına idrakli, odaklı, bilinçli alan tutmak gerekir.
Nefreti, ötekileştirmeyi seçmek, kendinden olmayanı küçümsemek, değersizleştirmek ve bunda haklılık bulmak bu süreçte kolektif bilinçdışında çok derinlerde yerleşmiş olan 30 Suçlayıcılık bilincine tekabül eder ve bu “Ceh*nnem” bilincidir. Bu yaklaşım, şu anda bir çoğunun zannettiği ve bu yüzden savunduğunun aksine çözüm getirmez, tam tersine yeryüzünde cehennemi deneyimletir. Dolayısıyla bu gökyüzü, dünya genelinde ama bilhassa Türkiye’de “Ceh*nnem Kapısının” açılması gibidir, Nitekim bu, bireysel -içsel- “şeyt*nlarımızın” daha çok farkına vardığımız ve Ego’nun bizi “Gerçek Benlik” olduğuna ikna ederek pohpohladığı bir zamandır.
Şimdi, Türkiye’de -ve dünyada- gerçek bir dönüşümün yaşanması hatırına, içimizde bu ötekileştiren egonun sesini fark edip, şeyt*nlarımızı Ceh*nneme geri göndermeyi ve kapıyı üzerlerine kapatmayı seçmemiz beklenmektedir.
Bilinmelidir ki, bu kapının açılmasından, İki tarafın koyu muhalifleri de sorumludur.
Dolayısıyla, birinin diğerinden iyi olduğu çizginin kaybolmasına neden olan bu yaklaşım, “doğru”yu koruyan doğayı tehlikeye atmaktadır.
Nefreti kullanan hiç kimse, yüksek bir bilinci savunduğunu iddia edemez.
Zira, bu noktada kişi karanlık tarafın -Sahte Gücün- onu güçlendireceği yalanına kanıyordur.
Savunduğumuz tarafın zayıf düşmemesi için, Gerçek Gücün adil, eşit, tarafsız ruhuyla Gerçeği savunmamız şarttır. Aksi durumda, zaten Sahte Gücü kullananların, bu alanda çoktandır usta olması nedeniyle burada bir hakimiyet kurmak olanaksızdır. Çünkü onlar halihazırda Sahte Gücü kendi lehlerine nasıl kullanacaklarının farkındadır. Gerçek Gücü bu alana getirmek isteyenlerin, geçici olarak kolektif bilinçdışındaki tesirlere kapılarak sahte güçle kendilerini güçlendirmiş zannetmeleri ise bir tuzaktır. Bu hal, rakibin, yenmek için kendi sahasına -bilinç düzeyine- çektiğinin ve buna kanıldığının göstergesidir.
Esasında, Gerçek Gücün, adil, eşit, tarafsız ruhunun ifade edilmesi de bugünlerde güçlü şekilde desteklenmektedir.
Türkiye Venüs’üyle olumlu etkileşimde olan Venüs, Jüpiter ve Uranüs, sevgiyle gelebilecek uyanışın desteklendiğini pekala göstermektedir. Kolektif seviyede, hemen şimdi, kalp açıcı bir değişim yaşamak mümkündür. Dolayısıyla, hangi radyo kanalına bağlanmayı seçersek seçelim kolaylıkla geçiş yapabileceğimize işaret edilmektedir.
Ancak, kolektif bilinçdışında etkin olan yaklaşımın negatif olmasından ötürü (toplumun büyük bölümünün bu kanala alışkın -yatkın- olmasından ötürü), bu kanala bağlanmak birçoğu için daha kolay bir tercih gibi görünebilmektedir ve -baskın titreşim olması sebebiyle– alışkın olmayanların dahi buraya çekilmesine neden olabilmektedir.
Oysa hemen şu an, tüm kaos ve kolektifte yüzeye yaklaşmış nefrete rağmen, kalbimizde Sevgiyi titreştirmemiz mümkündür.
Hemen şu an, aydınlık bir şimdi ve aydınlık bir gelecek hayal etmek mümkündür.
Ve bu, bunu şu an yapabilenlerimizin sorumluluğudur.
Hemen şu an, sevgiyi seçmek...
Eğer bireysel ve kolektif tekamül niyetindeysek, geçmişten gelen dürtülerden özgürleşerek, geleceğin taze, berrak, temiz doğasını benimsemeyi düstur edinmemiz hayati önemdedir.
Transitteki Güneş-Plüto Üçgeni de bu bağlamda, içimizdeki gerçek gücü bulabilmek için çözüme ihtiyaç duyan, artık bize hizmet etmeyen konuları güce ve dönüşüm, gelişim, güçlenme için fırsat olarak değerlendiren bir bilinç geliştirmemizin önünü açmaktadır. Çok kıymetli aydınlık dönüşümler hatırına, hem bireysel hem kolektif konularda alan tutmaktadır. Ve biz istediğimiz takdirde “Cennet Kapısını” açmaktadır.
Öyleyse, hangi taraftan olursak olalım, önce birbirimizin varlığını onurlandıran bir Türkiye seçelim.
Her şeyden önce, bunu seçelim.
Biz bunu seçtiğimizde, başa kim gelirse gelsin, bu seçimimizin bilinçdışında yaratmış olduğu şifa ile, hepimizin ihtiyacı olan dönüşümün önünü açmış oluruz. Böylelikle her şey en hayırlı ve yüksek titreşimli halini kolaylıkla teslim alabilir. Ve öyle de oldu.
Işık olsun. ✨