
Herkese merhaba 🙏
30 Kasım 2020 İstanbul saatiyle 12:29’da İkizler burcunda bir Ay Tutulması meydana geliyor.
Tutulmanın yükseleni 13° Kova.
3+1= 4 , Ay 4. evde konumlanmış durumda ve 8° İkizler’de. 🙃
Yani bu Tutulma 4, 8 enerjisini içinde barındırıyor diyebilir miyiz, diyebiliriz. 4. ve 8. evler su evleridir. Neptün de 18° Balık burcunda düz harekete daha henüz geçti ve 1. evde sahneyi kendine alıyor;
Neptün, mitolojide denizlerin tanrısıdır ve şu anda bulunduğu Balık burcunun yöneticisidir. ♆
18° Balık, orkestraya yön veren orkestra şefi gibidir.
Mesajı: ortamdaki dağınık enerjiyi BİRleştirip ortaya ahenkli bir tablo çıkarmanın önemini anlamamız gerektiğidir.
Malum, deniz, büyük bir su bütünlüğüdür. Su molekülleri birbirinin içerisine öyle kolay kaynaşır ki, dışarıdan sonradan katılan suyun bile o anda denizle hemen bir olduğunu, fark edilemeyecek şekilde bütünleştiğini görebiliriz.
Yani olay şu;
Bu “parçalı” ay tutulması, bizlere parçaları birleştirme görevi veriyor.
İkizler burcunda gerçekleşerek ise; sığ düşüncelerin, kullan at bilgilerin, aynı anda birçok şey düşünmeyi normalleştiren aklın ötesine geçmemiz talep ediliyor.
Ve bunun yerine çok daha derin, oturmuş bilgilerin, üzerine iyi kafa yorulmuş düşüncelerin/ideallerin, üzerinde ustalaşılmış bir sinir sisteminin potansiyeli açılıyor.
Elbette bu, talep eden; yaşamın gönüllü öğrencilerine -inisiyelere- sunulacak bir şey.
Böylesi bir inisiyasyonu iyi anlamak için sembollerde derinleşmemiz gerekir:
İkizler’den (Yükselen) Kova’ya geçiş, İkilikten Birliğe geçişi simgelemektedir.
İkizler burcu, Major Arcana’da Aşıklar arketipiyle ifade bulur. Bu arketip, bize birbirinden ayrı görülen ama aslında bütünlüğümüzde mevcut olan bilgiyi temsil eder. Eril-dişil, yin-yang, erkek-kadın, pozitif-negatif, iyi-kötü, celal-cemal, mantık-sezgi madde-mana gibi bu hayatta birçok şeyin zıddıyla var olduğunu görürüz. Bizden farklı olan bizim karşımızda sanırız. Oysa ki, o da bizdendir. Yalnızca biz, kendi içimizde var olan bir veçheye çok daha ağırlık vermeyi seçerek diğer yüzümüzü ötekileştirmişizdir.
Şayet bir insan bir kutbun haddine fazlasıyla yük verirse, o şeyin zıddıyla sınanır ve eninde sonunda zıddını deneyimlemek zorunda bırakılır. Zira, diğer parçayı reddediş haline Kainat mutlaka yanıt verir.
İkizler’in Aşıklar arketipi, iki kutbun birbirine aşık ve birbirinden asla ayrılamaz olduğunun çok açık bir ifadesidir. Dolayısıyla, şayet şu zamana kadar kendi içinizde ya da dışınızda -ayna dünyanızda, projeksiyonunuzda- ötekileştirdiğiniz bir şeyler varsa bunların önünüze hoplayıp “işte geldim buradayım, ben bu işte ustayım” demesi çok muhtemel. 😊
Ve Kova, Major Arcana’da Yıldız arketipiyle ifade bulur. Burada, İkizlerde olduğundan çok daha derin, olgun bir şey yaşanır. Artık bünyemizdeki iki kutbun da varlığına içsel bir uyanış gerçekleşmiştir. Yani uçlarda yaşam yerine, dengeli ve topraklanmış bir yaşam doğmuştur. Çok daha olgun, çok daha sağlam bir yaşam.
Tek bir kutba odaklanılarak yaşanan sığ hayatın ötesine geçerek ve şeyleri iki yüzüyle idrak ederek cahillikten özgürleşilmiştir.
Bu hayatta kendi sinir sistemimiz üzerinde ustalık kazanmak doğuştan hakkımızdır.
Ve sinir sistemimiz demek bütünüyle; düşünce sistemimiz, dünyayı algılayışımız, harekete geçme yetimiz demektir – sinir sistemi, kas sistemiyle doğrudan ilintilidir. Marsiyen gücün ardında Uranyen bir güç saklıdır. Kozmik elektriksel kuvvet, yaşamsal ateşin özüdür…
Bizler bu süreçte tamamen mental bir dönüşümden geçmek üzere uyandırılıyoruz. Bu düşünsel dönüşüm, fiziksel dönüşümün şartıdır zira istek olmadan eylem de olmaz. Önce düşünülmesi, sonra onun fiziksel düzlemde aranıp bulunması gerekir. Bir diğer deyişle her şey önce hayal edilir, ardından yaratılır… Bağlantılar kafanızda oturmaya başladı mı? 🤗
Tutulmanın 1. evinde peçesini indiren Neptün, hayalciliğin, çok daha öteye geçebilmenin görünür kılınmasını salık verir gibi olduğu için burada yaşama büyük bir açık gönüllülük sergilememizi sağlayan dişil veçhelerimizi onurlandırarak, aralanan kapıdan geçişimizi kolaylaştırabiliriz.
Elbette dişil yanımız, alıcı doğasından ötürü eril yanımızla kaynaşma arzusuna çok daha güçlü bir şekilde sahip olduğu için, eril-dişil dengesine giden yolda, yolculuğa dişil enerjiyle başlamayı tercih ederiz, yoksa elbette tek bir kutbu önceliğimiz görmeyiz.
Bir de Kiron-Asklepios karşıtlığından bahsetmek istiyorum ki bu da, değer algımızın, maddi-manevi kaynaklarımızla ilişkimizin şifasını talep etmemiz için uygun bir zamanda olduğumuza işaret ediyor.
Allah’ın cömertliğinin bilincini taşımayan insan cömertçe isteyemez, kalbinin arzusunu dillendirecek gücü kendisinde bulamaz. Ne kendisinden, ne diğer insanlardan, ne de her şeye kadir olan ve bir OLl emrine bakan Her Şeyin Yaratıcısından isteyemez, istese de az ister.
Başkalarına kalmaz diye mütevazilik yaptığını zannediyor olabilir belki ama böyle de Sonsuz Vericinin verebilirliğinden şüphe duymuş olur. İstemenin bencillik olmadığı bilincini kazanmak bu yüzden çok önemlidir. Elbette isterken, en yüce ve en hayırlısı olmasına niyet etmek önemlidir ama kalbi doğru ve bütün olanın bunu bile düşünmesine gerek yoktur zira o kişi Kainatla BİR ve BÜTÜNdür.
Son olarak hala Venüs-Uranüs akışı içerisinde olduğumuzu hatırlatırsam, bu tutulma ile artık dışarıda aradığımız diğer kutbumuzun; kendi varlığımızda olduğunu içselleştirip kendimizi bütün hissedebilir; ikiliği BİR kıldığımız taze bir yaklaşım edinme fırsatını değerlendirebiliriz. (Venüs-Uranüs ile ilgili yazdığım yazıyı mutlaka -tekrar- okuyun.)
İşte böyle. 🤗
Hepimiz için mucizelerle geçen bir tutulma süreci olsun inşallah. ☉
Işık olsun. 🌌