
20 Ekim 2021 İstanbul saatiyle 17:56’da Koç burcunda bir Dolunay gerçekleşti.
Marsiyen bir Yeniay’ın ardından, Ultra Marsiyen bir Dolunay yaşayışımız kaderin bir cilvesi olsa gerek. Bu ay, adeta hayatımızda hizmet etmeyen ne -inanç, insan, durum- varsa ateşiyle yaktı geçti. Eğer Yeniay’dan nasibinizi almadıysanız, bu Dolunay süreci sizin için çok sert başlamış olabilir. Bu Dolunay sürecini tatlı tatlı, elinde çayıyla oturup izleyen belki çok kişi yoktur ama onlar da zaten bu Marsiyen etkinin yıkımını Terazi Yeniayında yaşayanlardır.
Yeniay, yaklaşan yıkımın ya da daha doğrusu “sert aktivasyon”un bir habercisi niteliğindeydi. Gerçekten çok kudretli, özel bir Yeniay geçirdik. (Beni çok derinden etkilediği için yazı bile yazamadım hakkında.)
Marsiyen aktivasyonlar, hayatımızı bloke etmiş, yavaşlatmış, yaşam gücümüzü azaltmış, cesareti ve umudu karamsarlığın denizinde boğmuş her ne varsa bunları ortadan kaldırmak içindir. Dolayısıyla değişim, kişiliği/egoyu yerinden oynatacak boyuttadır. Zira tüm bu saydıklarımın ardında kişiliğimizde kemikleşmiş, bizi yerimizde sabitlemiş, inada bindirilmiş, iyi gelmediğini bile bile ısrarla “doğru” olarak tanımlanmış şeyler vardır.
Yanlış bir yaşam yoluna girmiş olmamıza rağmen, bu konudaki koşullanmalarımız bizi yerimize adeta çiviler ve gerektiği gibi yol alamayız. Aslında belki de, şu an olduğumuz nokta yalnızca yolculuğumuzda bir duraktır. Ama insan doğası, elindekine tutunmaya meraklıdır, hiçbir şey insana ait değilken, bir şeyleri sahiplenip onu boğarcasına sıkı sıkıya, kaybetmekten korkarcasına elinde tutar. Esasında bir şeylere zarar veren, vaktinden önce ömrünü tüketen davranışlar da tam olarak bunlardır. Şeyler özgür bırakıldığında, yaşam alanları – auraları – çok daha vibrant, rengarenk, her türlü duyguyu yaşamaya müsait, etiketlerden/tanımlamalardan özgür, an’a ayak uydurabilecek kuvvette olur. Bir şeyin enerjisini zayıflatmak istiyorsanız, ona tüm dikkatinizi verin ve onu sizin dikkat alanınızdan çıkmaması konusunda tenzih edin. İşte o zaman o şeyi yavaş yavaş öldürürsünüz.
Marsiyen aktivasyonlar, bizlere enerjinin asla bloke edilmemesi gerektiğinin öğretisini sunarlar.
Bu Dolunay epey ilahi denk gelişlerle dolu. Koç burcundaki bu Dolunayın, Yükseleni Koç olması yetmiyor gibi bir de Mars (Salı) gününde gerçekleşti. Ay ve Güneş 1-7 aksına yerleşerek tam olarak kendi burçsal-evsel konumlarında bulunuyorlar. Mars’ın ta kendisi ise Koç yükseleninin karşısına oturmuş halde. Mars-Jüpiter üçgeni ve Mars-Plüto Karesi enerjinin etkisini ciddi körüklüyor ve ateşin çok daha diplere ulaşmasına neden oluyor…
Mars’ın direkt çuvaldızı kendisine batırdığı bu muazzam Marsiyen aktivasyonu, en hayırlı şekilde deneyimlemek için karakterimizde bizi ilerlemekten men eden inanç kalıplarını yıkmamız gerekiyor. Belki şu zamana kadar “sağlıklı ego” deneyimi yaşamadınız ve ışığınızı, ateşinizi yeryüzüne özgüvenli bir şekilde indirecek inancı kendinizde bulamadınız. Ama artık bir şeyleri değiştirme vakti geldi. Tıpkı gaza basmayan arabanın ittiren kişiler yardımıyla tekrar çalışması gibi, gökyüzü sizin tutukluk yapan varlığınızı tekrar harekete geçirmek için fırsat kolluyor. Yeter ki siz aracınızın içine geçin, arkanızdan gelen desteğin zamanlamasına güvenin ve ona kulak vererek doğru zamanda, doğru eylemi gerçekleştirin.
Bu dönemde, Duygusal Katmanımıza yerleşmiş olup bize zarar veren olumsuz duygu kalıplarını, mızıkçı, dramaqueen hallerini, öfke-nefret duyma merakını temizlememiz çok önemli. Bilhassa öfke temelli olarak yerleşen bu kalıplar, genellikle geçmişte yaşam alanımıza rızamız dışında müdahale edilmesinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla da geçmişteki olaya tepki mahiyetinde, şu anda gerçekleşen her şeye karşı bir “ben güçlüyüm” imajı vermeye çalışıyoruz. Bunu verecek pozisyonda değilsek de öfke ile kalkıp zararla oturuyoruz.

Eril enerjinin sağlıklı temellerle hareket etmesi için, önce kendi içimizdeki gücü başkalarına kanıtlama ihtiyacını bir kenara bırakmamız gerekiyor. Sağlıklı ego haline geçiş için, başkalarına duygusal zarar vermeyen, fevri duyguları bir bahane olarak kullanmayan, yani ayakları yere sağlam basan bir benlik inşa etmemize ihtiyaç duyuluyor. Ateşimiz başkalarını yakmaya başladığında Toksik Eril enerjisinin içinde olduğumuzu hatırlayalım. Hakiki, İlahi Eril enerji ise, duyguların suyunu kendi ateş-toprak dengesine katarak çömlekler şekillendirip pişirir ve sağlam, elle tutulur bir ürün elde eder.
Bu, Eril enerjiye düşman olunacak bir zaman değildir.
Tam tersi, onu dengelemek hatırına, Dişil’in saf, yumuşak, besleyici alanında kendisini ifade edebilmesi için destekleme zamanıdır. Bu, İlahi Eril’in uyanışının ve onunla tanışmak için Dişil’in kalbini açmayı öğrenişinin zamanıdır. İlahi Eril’in kendi gerçeğini yaşaması için Dişil’in kucağına başını yaslayıp güvende hissetmesi bu zamanda çok daha hayati olabilir.
Işığınızı parlatmak için, dinlenilmeye, şefkatle desteklenmeye ihtiyacınızı yadsımayın. İçinizdeki ışık, ona ne kadar geniş alan tanınırsa o kadar çok parlar. Daracık bir kutuda parlamaya, ışığını paylaşmaya çalışan bir Güneş iseniz kendinize haksızlık edersiniz. Size “alan tanıyan” Dişil desteklere kucak açın, onların yanında duvarlarınızı indirmeye çalışın, böylelikle nerede olursanız olun duvarlarınızı şefkatle indirecek o cesareti kendinizde bulabilirsiniz.
Hepimize, hakiki ışığımızın parlaması için ihtiyacımız olanı bulduğumuz bir Dolunay süreci dilerim.
Işık olsun. ✡
✨💛✨