23.02.2020 İstanbul saatiyle 18:31:52’de Balık burcunda bir Yeniay gerçekleşti.
Mistik bir zamandayız. Son birkaç gündür manevi/ruhani hasletler hassasiyet kazandı ve algı alanı genişledi. Ayrıca bu yeniayı takiben İslam dünyasında kutsal kabul edilen Üç Aylar başladı ve Recep ayına girmiş olduk.
Şüphesiz önemli dini zamanların böyle mistik göksel etkiler altında gerçekleştiğine ilk defa şahit olmuyoruz. Kadim öğretiler manevi bir döneme girdiğimizi haber veriyor ve gökyüzü bu manevi zamanın potansiyellerini açıklıyor.
Balık burcu, zodyağın son burcudur ve madde ile maddeötesi arasındaki köprüdür.
Birlikte ahenkli bir dansla, döne döne yüzen iki balıkla sembolize edilir. Bu iki balık, tıpkı yin ile yang gibidir, ne birbirinin aynı ne de birbirinden ayrıdırlar. Siyah ve beyaz birbirine ne kadar zıt görünüyor olsa da aslında onlar birbirine ait zıtlardır. İkisi de bütünün birer parçasıdır. Siyah ne yeşille, ne maviyle eştir. O yalnız ve yalnız beyazla eştir.
![](https://www.fitoenerjist.com/wp-content/uploads/2020/02/winter_in_the_valley_of_the_stars_by_tolkyes_ddq7r3p-fullview-1024x797.jpg)
Tıpkı bunun gibi, korku ile sevgi de birbirinin böyle eşidir.
Nitekim, korkunun olduğu yerde sevgi barınamaz, sevginin olduğu yerde ise korku.
Korku, inanmanın, sevmenin önündeki yegane engeldir.
Ama onun varlığını inkar etmek veya ondan korkup kaçmak da yersizdir. Nitekim o da dengenin bir parçasıdır.
Korkunun kötü bir şey olduğunu düşünmeyin. O, sevdiklerinizi fark etmeniz için size sunulan bir araçtır. Ve sevdiklerinizle uyumlandığınızda, korku sadece bir öğretmen olarak kalacak ve size eskisi gibi tehdit oluşturmayacaktır.
İşte ikiliği birliğe götüren Balık bilgeliği bize bunu öğretmek ister.
Günümüzde, ikiliği inkar ediyoruz, bu sevgiye, neşeye, mutluluğa verdiğimiz ilginin çokluğuna, aydınlık bireyler olma konusunda hevesin yoğunluğuna işaret olabileceği için elbette yargılanmayacak bir alışkanlık olarak görülebilir.
Ama sevgiye, neşeye gidiş yolunda, onlara tam olarak kalbinizi açmanız adına aşılması gereken önemli bir aşamadan mahrum kalınmaması için kendi korkularınızla yüzleşmeniz önemlidir. Geçmişin tozlu raflarında, küflenmeye bıraktığınız, size gittikçe derinden acı ve huzursuzluk veren, sizi gittikçe “sevgiye muhtaç” hissettiren o çözülmemiş hallerinize çözüm aramak önemlidir. Aksi halde küflenen her şey gibi, sessiz bir şekilde etrafına zarar vermeye başlar.
Ve kendini gerçekleştirme yolculuğunda olan insan, kendini gerçek hissedemez, bir illüzyonun ortasında bulur kendini, hayat sahnesinde ihtiyaç duyduğu tamlığı yaşayamaz.
Çünkü insan her iki yönünü sağlıklı çalıştırdığı zaman tam olur. Acılarını reddeden kişi, neşesini de tam anlamıyla kabul edemez. Çünkü kalp tam olarak açık, dürüst olmazsa, ne acısını ne de sevgisini yüzde yüz hissedebilir.
Bu durum, her meselede böyledir.
Bir şeyin iki yüzünü kabul etmeden, o şeyin bütününe hakim olamayız. Hatta öyle ki, bir yüzünü diğeri olmadan zaten anlayamayız. Bir şeyin zıddı, o şeyin kendisinin ne olmadığını ve ne olduğunu çok açık bir şekilde resmeder.
Yeniay anının Yükseleni Başak, bu anlayışı geliştirmek, yaşamımızda köklendirmek için incelikli bir çalışmaya girişmemiz gerektiğini söyler. Sabırlı bir şekilde gerek iç, gerek dış pratiklerle bizi yoran şeylerin hedeflediği dengeyi görmemiz gerekecektir.
Yaniay anında Ay, Güneş, Merkür ve Neptün‘ün Balık burcunda ve de 7. evde dizildiğini görüyoruz.
Bu önemli bir stelyum (gezegen zinciri), çünkü sadece Balık burcunun yöneticisi Neptün’ü değil, Retrodaki Merkür’ü de kapsayarak, bizi kendimize doğru içsel-derinlikli bir yolculuğa çıkarıyor. Düşüncelerimiz akışkanlık kazanıyor, hayal gücümüz güçleniyor.
![](https://www.fitoenerjist.com/wp-content/uploads/2020/02/the_assembler_by_louisdyer_ddogqkd-fullview-767x1024.jpg)
Balık öğretisini içselleştirmek için bundan daha iyi bir zaman olabilir mi?
Gezegenimiz Kova Çağına geçeli çok olmadı ve ne kadar Kova’nın gücü bize açık olsa da, bizler hâlâ Balık Çağı‘nın etkilerini, düşünce modellerini üzerimizde taşımaya meylediyoruz ki bunu da ne yazık ki gölgesiyle yapıyoruz.
Yeni çağı getirmek için, Balık öğretisini artık tam olarak benimsemiş olmamız çok önemli. Balık bize, düaliteyi getirdi, dengenin bu dünyada bedenlenebilmesi için ikisini ayrı ayrı deneyimleyebilme fırsatı sundu.
Peki biz bunun neresindeyiz?
Maalesef Balık çağının gölgesindeki bizler, İkilik öğretisinin, “birinden birini sevip diğerinden nefret etmek” olduğu yanılgısına düşmekteyiz.
Oysa ikilik, bir diğerinin ardını görmemizi sağlayan öğretmen işlevi görmektedir.
“Herkes birbirinin aynasıdır” denir, çünkü birindeki yokluk diğerindeki varlığı işaret etmektedir.
Hayatımıza giren insanlar yolumuzdaki işaret levhaları gibidir, onları iyi veya kötü görmeyip yalnızca rehberler olarak görerek hizmetlerine şükran duymaktır gereken.
Diğerlerini, bizi maddi-manevi yaşam serüvenimizde geliştiren kişiler olarak görmek, onlara empati, sevgi, şefkat duymaktır Balığın bütünleşmiş öğretisi.
Kolektiften (daha çok toy olan) Kova Çağının bütünleşmiş öğretisini yaşamayı beklemek yerine, bu Retroyu da bir fırsat bilip Balık Çağının öğretisinde eksik kalan yanlarımızla yüzleşelim. Kolektif olarak Balık Çağını gerçek anlamda tamamlayıp bir sonraki faza geçebilmek için ihtiyacımız olan bilinci hem kendimize hem de çevremize aşılayalım.
Bunun hatırına, bize sunulan manevi desteklerin beraberinde sık sık medite olduğumuz zamanlar yaratmamız çok önemli.
Bu Balık Yeniayı döneminin (önümüzdeki 15 gün boyunca), Kova Çağına geçişimiz için ihtiyacımız olan bütünleşmeyi bize sağlamasını dilerim.
Işık olsun.
Telif Hakkı @ 2020 Fitoenerjist
fitoenerjist.com