
Herkese merhaba 🙏
Bir süredir gökyüzü, çok büyük bir yaramıza işaret ediyor. Ben bunu biraz daha geniş bir perspektiften ele alarak bilincimizi genişletecek bir alan açacağım hepimiz için. Bu yaramıza basitçe, Yin-yarası diyerek başlamak istiyorum. Yin-yarası yada kolektif dişil prensip blokajı, açıkçası ve ne yazık ki yeni bir şey değil. Ataerkil bir yönetim düzenine geçtiğimiz şu kısa dünya tarihinde çokça baskın bir şekilde hissettiğimiz büyük ve devamlı taze kalmış bir yara. Bazı yaralar vardır ki, asla yeni bir çözüm bulunana dek iyileşmez. İnsanlık olarak ne kadar ataerkil bir topluma uyum sağlamış gibi görünsek bile insanın özü Yin’dir yani dişil prensip insan doğasında çok daha hakimdir. İnsan bir Yin element olan topraktan gelmiştir ve yine toprağa gidecektir. Bizi besleyen, üzerinde yaşatan da Doğa Anadır.
Dolayısıyla Negatif kutuplu çalışan Yang doğanın (eril prensibin) egemenliğinde yaşamak alışılacak bir şey değildir. Karmik olarak, atalarımızdan bize aktarılmış birçok kayıt Yin niteliklerini ifade ettiğimiz takdirde zarar göreceğimiz inancına sahip olmamıza neden oldu. Bu öyle bir düzeye erişti ki, bedenimizin işleyişini bozmaya başladı. Sadece erkekler değil, kadınlar da Yin niteliklerini reddetmeye başladı. Yaşamak hatta hayatta kalmak için ancak Yang olmanın faydalı olduğu inancı gelişti.
Elbette Tao, ne Yin’i (dişil prensibi) ne de Yang’ı (eril prensibi) tek başına üstün görür. Zira tek bir kutup kendi egemenliğini kurmaya çalıştığında bu egemenlik Negatif veya Gölge yönleri ile kurulur. Yang’in aydınlık nitelikleri ancak dengeli bir Yin’in eşliğinde ortaya çıkabilir.
İçten gelen bu “Yin olursam zarar görürüm” inancı, bilhassa kadınları -ve elbette erkekleri de- yüzyıllar boyunca ele geçirdi. Bu yeni yüzyılda Yin doğanın hakikatine uyanmaya başladık ve geçmişe kıyasla oldukça iyi bir yol katettik.
Yin doğamız sadece dişil-anaç ruhun onurlandırılmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda nezaket, şefkat, takdir ve duyarlılık gibi daha yumuşak duygularla irtibat kurmamızı sağlayarak yüksek benliğimizle ve dolayısıyla Yaradan ile uyum içinde olmamızı da sağlar.
Yin doğamız bu dengeye sahip olduğunda, Yang doğamız pozitif veçhelerini kullanabilmeye başlayabilir, yani heves, şevk, keyif, mutluluk, coşku, sevinç gibi heyecan verici duyguları açığa çıkartabilir, böylelikle de Yaradanın kusursuz sistemine uyumlu hale gelebiliriz.
Şu an belki şahit olduğunuz olaylardan ötürü Negatif çalışan Yang doğaya nefret kusuyor olabilirsiniz. Ama şunu unutmayın, dengeyi bulmak ancak iki taraflı çalıştığımızda mümkün olabilir. Yin doğanın yukarıda saydığımız öz duygularını ne kadar onurlandırdığınızı kendinize sorun. Kendi Yin doğanızı ne kadar farkındalıklı bir şekilde yaşıyorsunuz? Bu soru, kadın-erkek hepimize sorulmuştur. İşin ucunda tek bir cinsiyetin veya kutbun rolü veya sorumluluğu olmadığını anlamamız gerekiyor. Ne yazık ki geçmişten getirdiğimiz, genetiğimize, ruhumuza işlemiş olan Yin prensibin tehlikeli olduğu düşüncesi hem kadın hem erkek bireylerin aklını zehirlemiştir. Bu durum erkeklerin Negatif Yang tarafına, kadınların ise Negatif Yin tarafına kaymalarına sebep olabileceğini unutmamalıyız.
Yaşamımızı bizler oluşturuyoruz. İçinde bulunduğumuz toplumu kuranlar da bizleriz. Eğer her şeyin bizim bir aynamız, yansımamız olduğu düşüncesine sahipseniz aslında genetik/karmik olarak getirdiğimiz bu inançların hayatımızı ne kadar kuvvetli bir şekilde şekillendirdiğini anlayabilirsiniz. Ülkemizde bu bilhassa, erkeklerin kendi Yin yönlerinden kaçınmaları (maçoluk, homofobiklik, duyguların bastırılması, sevginin ifade edilememesi) ve bunun sonucu olarak kadınlara aşırı obsesif olmaları şeklinde görülüyor. Kadınların da keza “toplumda kabul görmüş” tek Yin özelliklerini yaşayabilmek için, erkeklere obsesif bir şekilde bağlı/bağımlı olmalarına neden oluyor. Yani erkeklere bağımlı hisseden bu kadınlar, Yin güçlerini ancak doğurganlık, anaçlık gibi yine bağımlılık temalarıyla ifade edebiliyorlar. Günümüzde bunun büyük oranda kolektif çerçevede şifalandığını görsek de yaşanılan olaylardan anladığımız bunun hala kolektif bilinçdışında bir seviyede mevcut olduğudur.
Bunu şifalandırabilmek için -bilhassa şu süreçte-
hangi cinsiyetten olursanız olun:
- Duygularınızı onurlandırın.
- Sinirsel mental enerjinizi dışa vuracak bir yer, hobi, öğreti bulun.
- Zihninizi nasıl sakinleştireceğinizi öğrenin.
- Farkındalık -anda olma- öğretisini içselleştirin.
- Sesinizi duyuracak platformlarda bulunun.
- Kendi sesinizi keşfetmek üzerine bir içsel/manevi yolculuğa çıkın.
- Problemlerinizi konuşmayı öğrenin.
- Sizi acıtan noktaları konuşmayı öğrenin.
- Birlik bilincini içselleştirmek için okumalar, meditasyonlar yapın.
- Dilinizi şifalandırın. Bakış açılarınızı şifalandırın. Nefret dilini mi tercih ediyorsunuz?
Nefret, bu dünyadaki en büyük zehirdir.
Hayata manevi pencereden bakmayanlar için nefret etmek kolay olabilir, nitekim kendi duygularını eline almazsan o tuzağa düşmek çok kolaydır. Nefret etmek, olayı kişisel almakla doğrudan ilintilidir. Bir şeyi kişisel almak ise, kendinde öyle bir “incitilebilirlik” olduğuna inanmaktan gelir. Kendinizi ne kadar “incitilebilir” görüyorsanız o kadar çok nefret ettiğiniz şey artar. Duyarlılık, hassasiyet Yin doğanın aydınlık veçhelerindendir, nitekim bu veçheler kişiye geniş bir alan açar ve dar kalıplardan kurtarır. Yani kişi su gibi olur. İncitilebileceğine inanan bir kişi ise su gibi olamaz, olsa olsa “buz” olur. Zira incitilmek, hassasiyetin negatif dışavurumudur. Yani gerçekten de aynı elementin farklı halleridir onlar. İçten içe incitilebileceğinden korkan bir kişi, doğal olarak etrafına sınırlar çizer, kendini korumaya almaya çalışır. Kendini korumaya alıp alanını daraltıkça da aslında kendisini kapana kıstırmış olacaktır. Kendisine korunaklı bir kale inşa ettiğini zannetse de, kendisini tehditlere karşı apaçık “ben buradayım, saldırıya hazırım” mesajı verecektir. Geçmişten, genetiğimizden gelen bu “Yin olursam zarar görürüm” inancından bahsetmiştik. İşte bu inancın tam olarak neden olduğu şey budur.
Birey, ancak Yin olmayı kabul ettiğinde, bunun güvenli olduğuna, sağlıklı şekilde Yin doğasını yaşamanın mümkün olduğuna inanmayı seçtiğinde enerji özgürleşir ve duyarlılığın güvenli veçheleri kendisine açılır. Eğer bunun nasıl olduğunu bilmek isterseniz “Evet” deyin.
Işık olsun.✨
Telif Hakkı @ 2020 Fitoenerjist
fitoenerjist.com