
Herkese merhaba 🙏
3 Ağustos 2020 saat 17:58’de Kova burcunda bir Dolunay gerçekleşti. Önümüzdeki 15-30 gün boyunca bu dolunayın vurguladığı konularda açılımlar yaşayacağız. 🌕
Bu dolunayın haritasını neresinden tutarsanız tutun bir ilginçlik var. Çok yoğun bilgiler var, sizin için olabildiğince parçalayıp hikayeyi kafanızda oluşturacağım.
Bildiğiniz gibi bu Uranyen – Kova’nın yöneticisi Uranüs – etkili bir dolunay, ama ne var ki bu nitelikleri zar zor taşıdığını görüyoruz. Dolayısıyla bunun tam manasıyla bir Kova dolunayı olduğunu iddia etmek de mümkün görünmüyor. Mitolojide babası Uranüs’ü hadım eden Satürn’ün hikayesi misali burada da tıpkı o hikayede olduğu gibi Satürnyen enerjinin Uranyen enerjiyi hadım ettiğini görüyoruz. Öyle ki, Dolunay anının Yükseleni Oğlak burcunda ve aynı zamanda Jüpiter bu Yükselen ile tam kavuşumda… Satürn’ün oğlu Jüpiter’in Oğlak niteliklerine verdiği kuvvetin Marsiyen enerjilerle girdiği haşin etkileşim bu süreçte benliğimizde görünür derecede “aydınlık bir yıkım” yaşanabileceğine işaret ediyor. Kendimizi güçlenmiş hissedeceğimiz bir yıkım. Bu dolunay bizi olgunlaştırmak için gerçekleşiyor!

19 derece Güneş’in yücelim derecesidir ve bu haritada Yükselen, Jüpiter ve Mars‘ın bu derecede olduğunu görüyoruz. Bu üçlü enerji, Aslan Güneşinin yani içimizdeki Yang tarafın daha aktif rol alacağına işaret ediyor, sulu duygulara yer yok bu günlerde; çok daha pratik, etkili bir strateji izlemeliyiz. Ve bu stratejiyi Satürnden aldığımız bilgelikle gerçekleştiriyoruz. Kendi Satürn yolculuğumuzu bu noktada hatırlamamız faydalı olabilir. Bu hayatta bizi olgunlaştıranlar nelerdi ve baba figürüyle ilişkimiz nasıldı? Baba figürü ile ilişkimizi kuvvetlendirme vakti şimdidir, zira aksi halde bu “otorite” ile çatışma yaşamak kaçınılmazdır. Bu otorite, dışımızda olduğu kadar içimizdedir de. İskelet sistemimiz, kemiklerimiz, cildimiz, bizi biz gösteren bu hayatta sağlam durmamızı sağlayan fiziksel özelliklerimiz bu otoritenin parçasıdır. Kendimizle ne kadar barışık isek bu içsel otorite veya mekanizmanın da o kadar farkında oluruz. Ve bu farkındalık, yaşamla barışık kalmamızı sağlar.
Dolunay anının 1. evinde gerçekleşen bu gezegen yığılımı bu günlerde yaşamlarımızı sallayan çok kritik, büyük hareketlenmeler olabileceğini işaret etmekte. Değişime direnç görülebilir/hissedilebilir ama değişim kaçınılmazdır. Duygularımızı bastırmamıza neden olan, ifade özgürlüğümüzü sınırlayan konuların üzerine yükselme vaktidir. Cesaretlenmek için ihtiyacımız olan desteğe sahibiz. Mitolojik Şifa Tanrısı Asklepios Mars’ın vurduğu yerde gül biteceğini temin eder gibi durmakta. Yanısıra Şifacıların Hocası Şiron‘un Güneş’le olan iyicil teması önümüzdeki hadiselerin kişiliğimiz, benlik algımız, egomuz üzerinde olumlu dokunuşları olacağını gösteriyor. Ve Dolunay’ın Merkür-Satürn doğalı bir yıldızla (Albali) kavuşum halinde olması, eşzamanlı olarak da Merkür-Satürn karşıtlığının yaşanması ifade özgürlüğünün bu süreçte çok önemli olacağını, bu anlamda kısıtlamalar hissedilebileceğini ama üzerine yükselebilecek ilahi desteklerin bulunduğunu haber veriyor. Ki Albali ayrıca bir şifa yıldızı olarak tedavilerin kişiye çok daha iyi gelebileceğine işaret ediyor ve bu dönemde başlanılan tedavilerin çok daha etkili olabileceğini öne sürüyor. Sinir sistemini ilgilendiren sorunları şifalandırmak bu günlerde ekstra önem kazanıyor.
Mars‘ın sert duruşu iskelet sisteminde, kas ve tendon sisteminde, ciltte kuruluk, kırılganlık, hassasiyet potansiyelinin artabileceğine ve vücutta ateş kökenli rahatsızlıklara karşı bizi uyarıyor. Bu süreçte hafif egzersizlerle vücudumuzu aktif tutmalı, bol sıvı tüketmeli ve yüksek ateş veren gıdalardan kaçınmalıyız. Fevri davranmamalı, dinginliği ve anda olmayı pratik etmeliyiz. İnsan andan çıktığında, ruhunu arkada bıraktığında işler sarpa sarabilir. Ruhumuzun hızının ötesine çıkmaya çalışmak sağlıksız geri dönüşlere gebe olur ve kendi yaşam gücümüzden çalar. Ay Kova’nın duygusal dünyamıza getirdiği elektriksel etki huzursuzluk verebilir ve enerjiyi nereye kanalize edeceğimiz konusunda kafamızın karışmasına neden olabilir. Uranüs’ün ipini koparıp gitme durumunu bu Dolunayda yapmak bu yüzden risklidir, dolayısıyla da Satürnyen güç tarafından yine engellenmiş, hadım edilmiştir. Duyguları gel-gitli kişilerin kendilerine düzenli, sistemli bir yol, yöntem bulmaları ve kendilerinde bu hasletleri geliştirmeleri önemlidir. Beklenmedik duygular kişiye huzursuzluk verir. Duygusal-Fiziksel, Dişil-Eril, Yin-Yang, İhtiyaç-İstek, Empati-Narsistlik, Ev-İş karşıtlıklarında dengesizlik görülebilir. Bunları bir karşıtlık olarak değil, kavuşum olarak ele almayı öğrenmemiz gerekir ki ancak o zaman aşırılıklardan özgürleşip orta yolu bulabilir oluruz. Uçlarda yaşamak insana faydadan çok zarar getirir, nitekim her şeyin fazlası zarardır. Zararlı ve kötü görülen her şey aşırılığın bir ürünüdür. Boğa’daki Uranüs bizde aşırılığı, doyumsuzluğu tetiklerken Satürnyen enerjiler buradaki aşırılığı dengelemek için bizimledir. İnsan yalnızca isteklerine değil ihtiyaçlarına da yönelmelidir, insan yalnızca başkalarına değil kendine de hizmet etmelidir, fiziksel dünyasını geliştirdiği kadar duygu dünyasını da geliştirmeli ve değerli görmelidir.
Ve Zeus asteroidi, bu haritada bütün bu konular üzerinde aydınlatıcı bir rol üstleniyor. Haritada çok kritik bir şekilde konumlanıyor.
Diyor ki, “Eski defterler, yeni bir öğretiye kapı açabilir.” Eskiye dair adaletli (Sezar’ın hakkını Sezar’a veren) bir yolculuk ve burada yapılan küçük bir dokunuş karşımızdaki insanın hayatını ve dolayısıyla bizim hayatımızı değiştirebilir. Empatiden yoksunluğun bu günlerde görülebileceğine dair bizi uyarırken, erdemli olan yegane davranışın yine empati olduğuna parmak basıyor. Affetmek, şu süreçte Akış içinde güvende olmamızı sağlayan bir can kurtaran görevi görüyor. Elbette bu, ancak karşımızdaki insanın iyi taraflarının bir gözlemcisi olduğumuzda mümkün olabilir. İnsanı kötü yapan şey, iyi taraflarının gözlemcisi kimsenin bulunmayışıdır. İyi olmak, görülmez/takdir edilmez bir hal aldığında kişiye hiçbir fayda sağlamıyor gibi hissettirir. İnsan için görülmek önemlidir. Bir insana sadece gözlemci olmanın gücü buradadır. Gözlemci olmak, “Ben seni görüyorum, sen iyisin.” demektir. Bu sayede görülen kişi, beğenilen tarafı parlatmaya meyledebilir. “Sen sadece kişinin iyi yönlerine gözlemci olsan, kişinin o hasletleri ile beslenmesini ve iyi anlamda gelişmesini sağlarsın.” Bu gerçekten büyülü bir güçtür. Bir şeye bakmak/nazar etmek, o şeyin orada bulunduğuna şahitlik etmektir. Şahitlik edilen şey gelişip serpilecektir. Öyleyse bu süreçte, insanları yargılamadan onların iyi taraflarını parlatarak iletişim kurmaya özen gösterelim. “Senin parladığın, ışıldadığın noktalar şunlar” diyebilelim, sevdiklerimizi motive edelim, güçlendirelim. Herkes kazanabilir. Herkes başarılı olabilir. Herkes istediklerine sahip olabilir; Buna izin verelim. Kıskançlık, üstünlük algısı, manipülasyon, egoya kapılmak vs. başkasının bunlara sahip olmasını istememenize ve içten içe duygusal olarak şişmenize neden olur. Oysa bunun size hiçbir faydası yoktur, tam tersine bu halde siz de daralmış olursunuz. Alanınızı daraltırsınız. Kainatın sonsuz kaynaklarına izinde olamazsınız.
Öyleyse bu günlerde sorun kendinize:
💮İçimdeki gücü onurlandırıyor muyum?
💮Kendi yaratıcı enerjimi özgürce ifade ediyor muyum?
💮Başkalarının benden güçlü olmasına dair ne hissediyorum?
Ve kendinize hatırlatın:
💮Hayatın tümüyle barışığım.
💮Kendi gücümün istediğim her alanda bana yeterli olacağına güveniyorum.
💮Başkalarının da benim için sunabileceği bir bilgelik var.
💮Kendimi kolaylıkla ifade ediyorum.
💮Kendi hızımda ilerleyebilirim.
💮Duygularımı güvenle ifade edebilirim.
🌸His Yüklemesi: Hayata güvenmenin ve onunla kolaylıkla akabilmenin nasıl bir his olduğunu bilmek isterseniz yoruma “Evet” yazın. 🙌
Anlaşılmayan bir kısım olduğunu düşünüyorsanız sorabilir ve hissettiklerinizi paylaşabilirsiniz. 😊
Işık olsun. ✨
Telif Hakkı @ 2020 Fitoenerjist
fitoenerjist.com