9 Şubat 2020, İstanbul saatiyle saat 10:33:08’de Aslan burcunda bir Dolunay gerçekleşti.
Aslan burcu, bizim yaşamla yüzyüze geldiğimiz, kendimizi sahneye koyduğumuz ilk yerde edindiğimiz hasletlerin kaynağıdır. Kendini sevemeyen, başkalarını da sevemez. Aslan burcu, bize kendimizi sevmeyi öğretendir ve çocuk saflığındaki, insanın kalbini güneşe çeviren bu sevgi, her şeyin başında gelir. Maddi gelişimin olduğu kadar, ruhani gelişimin de temelini oluşturur ve ikisinin birlikteliği, kişisel gelişimi mümkün kılar.
“Doğrusu size derim ki” dedi;
“Durumunuzu değiştirip küçük çocuklar gibi olmazsanız hiçbir koşulla göklerin hükümranlığına giremezsiniz.” – Matta 18:3, İncil
Göklerin hükümranlığına dahi sokan bu niteliklerin temeli sevgi dedik.
İçinde gerçek sevgiye ulaşan kişi, kendisi ve başkaları arasına herhangi bir çizgi çekmeden eşit derecede sevmeyi bilebilir.
Aslanın aydınlık veçhelerine ulaşan kişi: Cömert, güler yüzlü, empatik, sezgisel, dost canlısıdır ve hayatın olumlu yüzünü onurlandırmak için daima fırsat kollayandır.
Zira hayat, 12 basamaklı bir eğitimdir ve zodyak kuşağındaki burçların her biri bu basamakları oluşturur. Aslan da bu basamaklardan biridir.
20° Aslan burcunda gerçekleşen Dolunay, aynı zamanda Aslan’ın evi, 5. evde gerçekleşiyor. Dolayısıyla, bu Dolunay’ın maksadının Aslan veçhelerimizi fark etmemiz olduğunu söyleyebiliriz.
Howard Sasportas 5. evi şöyle anlatır: “Hayatın doğası büyümektir ve bu ev, genişleme güdümüzün bir yansımasıdır, daha ve daha fazlası olmak, Güneş gibi yaşamın içine doğup parlamaktır. 5. evin konusuna ulaştığımızda, artık her şeyin “kendimizle” alakalı olmadığı aşikardır, çünkü başkaları da vardır bu hayat sahnesinde; şimdi mesele “sıradan biri” olmaktan çıkıp “sıradışı/özel biri” olmaktır.” [1]
Aslan ve 5. ev bizim özel hissettiğimiz, kendimizi gerçekleştirdiğimiz alanı bulmamızla alakalıdır. Aslında herkes özeldir ve herkes bu hayat sahnesinde kendine has “özellikleriyle” var olmaya çalışır. Nitekim yaşamın maksadına ulaşması, insanın kendini gerçekleştirmesinden geçer.

20° Kova burcundaki Rudhyar sembolizmi “Güneşi selamlayan Kızılderili”
Güneşi selamlamak, kızılderililerin doğanın kutsal mekanizmasını onurlandırmak için yaptıkları manevi bir ritüeldir. Bu demektir ki; bu Dolunay dönemi, varoluşu onurlandırmanın ne denli önemli olduğunu anladığımız, ilahi bağlantıyı cilaladığımız özel bir dönemdir.
“Kutsal bir ritüel, katılımcıların Tanrı, Doğa ve Benlik arasındaki bağlantılarının derinliğini hatırlatan bir aşkınlık sağlar.” der James Burgess “Şayet kutsal olanı unutursak, kendimizin en güzel veçhelerini ve atalarımızdan bize geçen en değerli bilgeliği erozyona uğratmış oluruz.” [2]
20° Aslan öğretisinde, yaşamın kıymetini bilmek, onu tüm güzelliği ile kutlamak, verilenlere şükrederek tefekkür etmek vardır. Ve insan ancak varlığını oluşturan, özü olan “kutsallığı” görerek, yaşamın kendisine sunulan veçhelerini hakkıyla anlayıp, şükredebilir. Kendini hakikaten sevmiyorsa, layık olduğunu düşünmüyorsa, karamsarlığın tuzağına düşüyorsa, ona ne kadar iyilik, güzellik ihsan edilirse edilsin bunları göremez, idrak edemez.
“Çünkü onlar, mânevî bakımdan sağırdırlar, gerçeği işitmeye tahammülleri yoktur, dilsizdirler, gerçeği, doğruyu itiraf etmekten çekinirler, kördürler, apaçık hakîkati görmezlikten gelirler.” – 2:18, Kur’an
İnsanın kendini gerçekleştirmesi, ancak yaşamı -kendisine sunulduğu haliyle- özümsemesiyle mümkündür. Yaşamı özümsemek, onun başlı başına tüm veçheleri ile idrak edilmesidir. Hem maddi hem manevi veçheleri ile…
Hayatın sıradan bir akıştan ibaret olmadığını, her şeyin “ilahi orkestranın” bir parçası olduğunu bilerek rolünü üstlenmektir “kendini gerçekleştirmek”. Sana sunulanın herkese başka şekillerde sunulduğunu anlamaktır.
Ancak bu sayede insan, kendisini hakir veya üstün görmeden sağlıklı bir kişisel gelişim yolunda ilerleyebilir.
Aslan hasletlerini benimseyen kişinin gücü budur. O, yaşamın kaynağıyla bağlantısını derin bir içsel güvenle kurmuştur.
“Ruhunda, varoluşunu neşeye çevirmek için gereken her renk vardır. Tek yapman gereken, bu renkleri birbirine karıştırmaktır.” – Hafız
Dolunaylar farkındalık kazanmakla ilgilidir. Bu süreçte, hayatla bütünleşirken mantık-inanç çerçevesinde dengeyi kurmamız istenecektir. Hayatta ne zaman ne yapacağını belirlemenin sadece mantıktan yada sadece inançtan gelmediğini, bu ikisinin dengeli bir karışımından geldiğini gösterecektir.
Dolunay anında 12. evde bir yığılım olduğunu görüyoruz.
Merkür, Neptün, Venüs, Şiron ve Apollo buradalar.
12. ev, manevi konularla bağlantılıdır ki yukarıda bahsettiğimiz tüm konuların bu hususta desteklendiğini söyleyebiliriz.
12. evde ve 8° Balık burcundaki Merkür bize zamanın değiştiğini, bunu görebilenlerin görmeyenlere anlatmaya başladığını söylerken, bir yandan da ileri görüşlü kişileri de sözü almaya davet ediyor. Kolektif bilinçdışında var olan ve bu zamana kadar ifade edilememiş olan şeylerin artık sözcüsünü talep ediyor.
Derinlerde saklanmış ne varsa, gören gözler, duyan kulaklar, idrak eden zihinlerin çabasıyla şimdi açığa çıkarılabilir.
9-3 aksındaki Mars-Aesculapia karşıtlığı, bu anlamda sınavların gelebileceğini gösteriyor olabilir. Zira 9. ve 3. evler öğrenilen bilginin aktarımıyla alakalıdır. Aesculapia’nın burada bulunuşu, şayet fikirlerimizi, düşüncelerimizi ifade ederken doğru bir üslup edinemiyorsak, kendimizi sorgulamamızı istiyor olabilir.
Venüs-Şiron-Apollo‘nun 12. evdeki exact kavuşumu, ayrılık illüzyonunun ötesine geçebileceğimizi, bu anlamdaki kolektif yargıları kendimizi sevmeyi öğrenerek şifalandırabileceğimizi söylemektedir. Sevginin burada da, kişisel gelişim hatırına içe dönük olduğunu görmekteyiz.
Dolunay anında hernekadar Aslan‘ın veya Yükselen Koç‘un bireyselleşme enerjisini açığa çıkarmayı öğreniyor olsak da, bunun aslında yalnızca illüzyonun ardına geçmek için gereken bir araç olduğunu fark edebiliriz. Kendimizi fark etmeden, tanımadan, tam olarak başkasını da tanıyamadığımız ve kolektif algıyla hemhal olamadığımız için, Aslan‘dan öğrendiklerimizin bizi kolektif algıya ya da Kova burcundaki Güneş’e götürmesi hiç şaşırtıcı olmayacaktır.
Uranüs 1. evdeki yerleşimiyle, kişisel gelişimimizde çığır açan, yenilikçi bir adım atmak için ne kadar uygun bir zamanda olduğumuzu anlatır gibi.
20° Kova’da bulunan Güneş’in öğretisine kucak açmak için Dane Rudhyar’ın şu sözünü hatırlayalım:
“Her manevi adım, ancak tembelliğin veya zorluğun üstesinden gelerek atılabilir.”
Dolunay Aslan burcunda bize içimizdeki ilahi özle yakınlaşmamızı öğütlerken, Güneş Kova burcunda bunun ancak içimizdeki tembelliğe veya yaşadığımız zorluklara göğüs gererek gerçekleşebileceğini işaret ediyor.
Kişisel ego (Aslan) ve kolektif ego (Kova), nihayetinde bu iki sınırlayıcının (tembellik ve zorluk) üstesinden gelerek gelişebilir demek isteniyor.
20° Kova, tüm bu sınavların, göğüs germelerin neticesinin manevi bir hediye ile taçlandırılacağını haber veriyor.
James Burgess bu gerçeği şöyle ifade ediyor:
“Ne zaman harekete geçeceğini, ne yapacağını bildiren bilinç, sadece mantıkla düşünmekten gelmez. Ancak güvenilir bir inanç ve mantıklı bir şüphenin iyi bir karışımı ile aklımızı daha ince algılara, hislere açabilir ve bilincimizin realiteyi bütünüyle kucaklayacak bir şekilde genişlediğini görebiliriz.”
Işık olsun.
Referanslar:
{1] The Twelve Houses, Howard Sasportas
[2] Sabian Mysteries, James Burgess
Telif Hakkı @ 2020 Fitoenerjist
fitoenerjist.com