Türkiye büyük bir dönüşüm zamanından geçiyor ve bu dönüşüm, 200 bilinç sınırının ötesine kalıcı olarak geçebilmemizin önünü açıyor!
- Türkiye’nin natal haritasındaki Chiron, gökteki Chiron ile kavuşuyor. (Türkiye’nin Chiron’u Koç burcunda.)
- Buna tam da “ilahi bir zamanlama” ile bir de Jüpiter’in eşlik etmesi ciddi şifalanmalara alan tutuyor.
- Bundan önceki Koç burcundaki Jüpiter-Chiron kavuşumu 1976’da gerçekleşti (Türkiye Chiron’u ile kavuşmadı.)
- Ülke kurulduğundan bu yana gerçekleşen bu üçlü kavuşumu İLK defa yaşıyoruz.
- 2200’e kadar taramış olsam da böylesi bir kavuşum bir daha yok.
- Anlayacağımız, çok önemli günlerdeyiz.
- Chiron, Koç burcundan 2027 yılında çıktıktan sonra 2068’e kadar geri gelmeyecek.
Bu günlerde ülkecek iyileşmemiz için açılmış olan bu şifa kapısı, 2027’ye kadarki sürecin fitilini ateşleyebilir. Dolayısıyla bu günleri kusursuz şekilde önemsemeliyiz.
Şu anda şifalanmak üzere uyanışa geçen temalar;
- Kendin olma cesareti
- Harekete geçmek, başlatmak
- Cinselliği bilinçli yaşamak
- Eri enerjiyi sağlıklı kullanmak
- Güvenli alan yaratmak
- Öfkeyi sağaltmak
Türkiye, kendini bulmaya başlıyor.
İhtiyacımız olan her şeyden önce; cezalandırılmaktan, birilerini kızdırmaktan korkmadan kendimiz olma cesaretini göstermektir.
Aslında herkes kendi yaradılışını aydınlık, sağlıklı eril potansiyelinin ışığıyla bir Güneş misali ifade etmek üzere bu dünyadadır. Ama enkarne olduğumuz topraklar, bu bilginin insanın bedenine inmesini biraz zorlaştırmış olabilir. Nitekim, BEN demenin sakıncalı olduğu inancıyla büyüyen bir toplumuz.
BEN demenin, kendi ihtiyaçlarını öncelik görmenin toksik bir davranış olduğuna inandırılmak, toplumun gücünü elinden almıştır ve bunun sonucu olarak gerçekten de benliği toksik hale çevirerek toplumu agresifleştiren bir duruma yol açmıştır.
Türkiye toplumu çok uzun zamandır, kendisini yalnızca bağırarak ifade edebileceğine inandırılmıştır.
Nitekim;
Gücü alınmış bir toplum, ilerlemekten geri tutulmuş bir toplumdur.
Gücü alınmış bir toplum, güvenlik duygusu elinden alınmış bir toplumdur.
Gücü alınmış bir toplum, kendi haklarını bilmeyen ve başkalarının hakkına tecavüz eden bir toplumdur.
Sağlıklı temeller inşa etmek, kendi alanında güvende hissetmek Türkiye Sınavıdır ve bu sınavın sarsıcı etkilerini geçtiğimiz günlerde görmek durumunda kaldık. Artık güce dair tüm toksik sistemlerin yok olması için, bunu henüz görememiş, idrak edememiş olanların da idrak edebilmesi için… sarsılmak zorunda kaldık.
Bu “beklenmedik” anda gelen sarsıntı, şüphesiz Türkiye tekamülünde çok açık, hiçbir şüpheye yer bırakmayan bir dönüm noktasıdır.
Halkı BEN’den uzak tutmak isterken Sahte Ben’i kastetmiş olan üstatların mesajlarını korku-bilinci ile yorumlamanın sonuçlarını deneyimliyoruz. Gerçek Güçten (sesini özgüvenle kullanmaktan) korkmanın sonucunda Sahte Güce bağımlı yaşıyoruz. Dolayısıyla bu süreçte, ülke gündeminde Sahte Gücün çözülmek üzere dışarı çıkmasıyla, öfke / pasif agresiflik ve toksik eril enerjinin uç noktalarına şahitlik etme olasılığımız yüksektir. Bunun içinden geçerken, şayet toksik/yaralı erilin projeksiyonlarının bizi tetiklediğini fark edersek, bunun bizde bulunan bir yaranın yansıması olduğunu hatırlamakta ve dışarıyı suçlamak/kurban psikolojisine girmek yerine kendi içimizdeki yaralı erilin dokunduğu alanlara şefkatle kucak açmakta bilhassa yarar vardır.
Sahte (Plütonik) Gücün temsilcilerinin ülke gündemi ve sahnesinden çekilebilmesi için kendi içimizdeki Sahte Gücü arayıp bulmamız gereken günlerdeyiz. Dışımızda bir değişimi garantilemenin en etkili yolu, kendi içimizdeki değişim hatırına harekete geçmektir.
Kaçımız kendi olma cesaretini gösteriyor?
Kaçımız cesaretle kendin olmanın nasıl bir his olduğunu biliyor?
Kaçımız %100 güvenli hissettiği insanlar ve alanlar keşfetme cesaretini gösteriyor?
Kaçımız %100 tüm ilişkilerinde güvende olmanın nasıl bir his olduğunu biliyor?
- Şimdi, cesaretini bulma ve diğerlerinin bulmasına yardımcı olma vaktidir.
- Yaşama heyecanını, yaratıcılığını, ilham veren özgünlüğünü bulma ve buldurma vaktidir.
- Yaşamı bir festivale çevirmek için, el ele verme vaktidir.
- Bir diğerini güçlendirirken, güçlenme vaktidir.
- Özgürce ve kendinde şüpheye yer bırakmadan BEN deme ve dedirtme vaktidir.
- Ve bunun için her şeyden önce, öfke ile gücü birbirine karıştırarak gücü yanlış anlayan taraflarımızı ayırt etme vaktidir.
Ülkenin sağlıklı şekilde köklenmesi için, kendi köklenme ihtiyacımıza dikkat çevirmemiz gerekmektedir.
Bu günlerde geliştirmenin Türkiye Tekamülüne (ve kendi tekamülümüze) katkısı olan temalar:
- Öfkeyi sağlıklı yollardan ifade etmeyi öğrenmek.
- İstediğinin peşinden gitmek – bu diğerlerini kızdırsa bile.
- Hayatına, öfkeni yansıtan insanları çektiğini fark etmek.
- Kendini nasıl savunacağını öğrenmek.
- Erkek olmanın ilahi manasına tefekkür etmek – erkeklerin varlığına şükretmek, onurlandırmak.
- Maskülen doğayla barışmak, bütünleşmek.
- Erkekliğe yönelik daha holistik bir bakış açısı geliştirmek.
- Yaptığın şeyleri neden yaptığını anlamak.
- İçindeki içerleme ve kızgınlıkla yüzleşmek.
- Yapmak istediğin şeyleri neden yapmadığını anlamak.
- Kendini, sevdiklerini ve yaşamı besleyen, destekleyen sağlıklı bir BENlik bilinci geliştirmek.
Tüm bu ve benzeri, öğrenmemiz, dengelememiz gereken alanları biraz daha iyi anlayabilmek için basitçe Kök Çakra’yı geliştirmek gibi bir niyet tutabiliriz. Elbette, bu niyeti karşılayan eylemlerde bulunmak kaydıyla. Sadece içsel düzlemde çalışmak eylemsellikten uzak kalmak, Kök Çakra’nın hareket, eylemsellik isteyen doğasını geliştirmemizde zayıf bir uygulama olmaktadır. Tüm bu yukarıda ele almak üzerine saydığımız konuların dış dünyada can bulması ve gerçek örneklere yönelik uygulanması gerekmektedir. Bu sayede Gerçek Gücün alanına girerek cesareti geliştirebiliriz.
Şifacılar veya şifacılara danışanlar olarak ise;
- Öfke problemlerini çözmek / diğerlerine bu konuda yardımcı olmak.
- Fiziksel egzersizi onurlandırmak, öfke enerjisini yapıcı eylemlerle çözmek için rehberlik sağlamak / almak.
- Öfkenin içinden şefkatle geçmek için alan tutmak / alana dahil olmak çok kıymetlidir.
Işık olsun.
Tam da az once dislerimi fircalarken aynanin karsisinda eski esimi dusunup, “iyi kotu gunlerimiz oldu, seninle buyudum ben, guzel adamdin, seni sevdim ve hala seviyorum ama evet, artik seninle birlikte olmak istemiyorum” diye gecirmistim icimden. Ki aslinda birkac ay onceki bir hareketine icerlemis ve kizgindim. Allah allah, nereden cikti acaba simdi bu icsel konusma, yoksa kizginligim mi gecti diye yokladim kendimi. Ardindan yazini okudum, icim daha da ferahladi. Eline, ilmine, gonlune saglik Serkan🙏🩵