Herkese merhaba 🙏
11 Şubat’ta muhteşem bir Venüs-Jüpiter kavuşumunun etkisine girdik ve şayet önerilerimi biraz olsun uyguladıysanız her şeyin diğer günlere nazaran nasıl daha kolay aktığını fark etmiş olmalısınız. Kalbinizi kapsayan her şey bugünlerde kolay akar.
“Hayat” kalpten doğar. Kalbimizin arzusu bizim Güneşimiz (Güneş burcu) ile doğrudan alakalıdır. Ve biz kalbin yolundan gidince Güneşimizi gerçekleştirme olasılığımız da artar.
Bu günlerde sizleri bunun üzerine düşünmeye davet ediyorum.
Kalbimizin yolundan giderken Kalp Çakrayı iyi anlamamız gerekecek. Zira burası sadece Kalp ile ilintili değil. Göğüs bölgesinde ve onun bağlantıda olduğu her şey ile ilintili.
Akciğerler, Kalp, Kalın ve İnce bağırsaklar Kalp Çakranın dengeli/dengesiz olmasından direkt etkilenmekte.
Tao’ya göre Kalp ve -bağırsakları içeren- Hara Çakraları birbirine bağlıdır. İkisi de -özellikle bilinçli aktive edildiklerinde- enerji ürettiğimiz noktalardır ve birisi Yin iken, diğeri Yang doğayı temsil eder. Yaşam gücümüzü, hayata dair atılımlarımızı, açıklığımızı ifade edebilmemiz için hem Yin hem Yang enerjiyi bünyemizde üretebilir olmamız gerekir.
Kalp ve Hara çakralarına odaklanmak Taocu üstatların binlerce yıldır uyguladıkları pratiklerin ana şalteri olmuştur.
İnsanlık da yüzyıllar boyudur bu merkezlerin bilinçli ya da bilinçsiz şekilde farkına varmış ve kültürleri, inançları şekillendirmiştir. Büyük dinlerin genellikle Kalp merkezine önem vermesi bu yüzdendir. Kalbin veçhelerini aktive eden bir insan, bu merkezde ürettiği enerji sayesinde bütün enerji kanallarını uyandırabilir, kalp diğer çakraların ortasında konumlanmıştır ve bir nevi merkez üstür. Bireysel varlığımızı kabul etmemiz, onaylamamız ve onu dışarıya iç huzuru ile ifade edebilmemiz Kalp seviyesinde işlevsel olmamızla mümkün olabilmektedir.
Depresyon hali, Kalp merkezinin kapalı olmasıyla direkt ilintilidir.
Şayet anti-depresan kullanacak düzeydeyseniz, tam şu an Kalp Çakranızı her şeyden çok önemsemeye başlamalısınız. Depresyonun sebebi Taoya göre, kişinin belli bir neden olmaksızın doğal benliğini zayıflatması ve bastırmasıdır. [1]
Eğer özgürlüğünüzü başkaları hatırına kısıtlıyorsanız, gücünüzü başka bir otoriteye teslim ediyorsanız, terk edilmekten ve yalnızlıktan korkuyorsanız depresyona yakalanma ihtimaliniz çok yüksek. Kronik Depresyon, bu sebeplerden beslenir ve “kronik” olduğu ve artık kemikleştiği, normalleştiği için – ne kadar bariz de olsa- kişi tarafından pek fark edilmez. O vaziyet içinde yaşamak artık sıradanlaşmıştır ve razı gelinmiştir. Ama şayet fark edildiyse bile, bu konuların üstüne çıkılmadığı sürece ne kadar anti-depresan da kullanılsa kâr etmez. Yaşamınızda bir çözüm getirmez ,yalnızca semptomun bastırılmasına neden olur ve semptomu bastırmak hangi konu için olursa olsun çok tehlikelidir. Bastırılan semptom, bir noktadan sonra bastırılamayacak şiddete ulaşma riski taşır.
Bütün bu sayılan sebeplerin fiziksel ve duygusal bedende direkt yansımaları görülen yüzü ise Strestir.
Stres, göğsü daraltır ve solunumun sığlaşmasına neden olur. Geleneksel Çin Tıbbında, akciğerlerin Çi’yi yönettiği düşünülür. Akciğerler besinlerden aldığımız Çi’yi, havadan aldığımız Çi ile birleştirir ve bunu bütün bedene yayar. Eğer Akciğerler Stres tarafından baskı altında olursa -diğer bir deyişle Kalp Çakrası bloke olursa- ne besinlerden, ne de soluduğumuz havadan Çi alamayız. Sığ bir akciğer, sığ bir Çi -yaşam gücü- anlamına gelir.
Kalp Çakrası zayıf olan bireylerin, akciğerleri, kalp-damar, kalın bağırsak -metabolizma, besinlerin sindirim – sistemlerinde zayıflık vardır. Bu durum kendisini soğuk algınlığı ve grip, cilt sorunları, akciğer hastalıkları, kolon hastalıkları olarak gösterebilir. En bariz şekilde, bu insanlar çok sık soğuk algınlığına yakalanırlar ve çok fazla kabız olurlar. Amerikalıların kronik depresyon ve kronik kabızlık durumlarının el ele gittiği istatistiki olarak gözlemlenmiş. Akciğer hastalıkları ikinci sıradaki en yaygın ölüm nedeniyken, üçüncü sırada bağırsak kanseri yer alır. [1]
Kalp Çakranın -akciğer ile kalın bağırsak açısından- bağlantılı olduğu Hava ya da –GÇT’na göre- Metal elementine uygun bir beslenme ve bitkisel tedavi uygulanması atılabilecek -fiziksel- adımların başında gelir.
Fiziksel olarak hayatımızda Kalp Çakranın doğasına uygun yaşamaya başladıktan sonra, -enerji terapi gibi- ruhsal, manevi şifa metotlarına danışılır. Böylelikle kronikleşmiş blokaj en temel -ruhsal- sebebiyle birlikte çözüme kavuşmuş olur.
Enerji terapi yöntemlerine başvurmak için henüz hazır hissetmiyorsanız; düzenli meditasyon, zikir, olumlama ve/veya mantra oturmaları yapmanız şart; Zira ruhsal seviyede sizi sağaltacak enerjilere bağlanmanız çok önemli.
İmanınızı arttırmalı, yaşama güven geliştirmeli ve kendinizi/tanıdığınız herkesi affetmelisiniz.
Kendi hakikatinizi, özünüzü hatırladığınız ortamlarda daha fazla bulunmaya başlayarak zihinsel/duygusal seviyede gelişiminizi sağlamanız ise bir diğer aşamadır. Akciğer ve Kalın Bağırsak sağlığı cesaret ve özgürlük duyguları ile doğrudan ilintilidir. Kendiniz olduğunuzda daha cesur ve özgür hissedersiniz.
Görüldüğü gibi; Kalp Çakrayı şifalandırmak, onda açılan yaraları sarmak fiziksel-duygusal-zihinsel-ruhsal seviyelerin tamamına temas etmekle ancak mümkün olabilmektedir.
Kalp Çakrayı konuşuyoruz ama henüz Kalbin kendisinden bile bahsetmedik. Kalp, Kalp Çakra’nın sağlığında kritik bir yere sahiptir ve bloke olan Kalp Çakra şayet kalbin kendisinde hasara yol açtıysa; göğüs ağrısı, halsizlik, baş dönmesi, uykusuzluk, felç ve diğer kalp-damar hastalıkları olarak kendisini gösterir. Bağlantılı olduğu ince bağırsakta ise; hazımsızlık, mide bulantısı, kramp, ishal, kabızlık ve beslenme bozukluğu yaratır.
Kalp güçlü olduğunda; şevk, minnet, sevinç. güven, şefkat ve sevgi hislerine kolay ulaşırsınız. Bu duygular tesadüfen değil, daimi olarak ve istenildiği an hissedilir.
Şayet nefret, kibir, sabırsızlık duygularıyla hareket ediyorsak Kalp Çakra’nın Kalp ve İnce Bağırsak akışında blokajlar baş gösterir ve olumlu duygu potansiyellerine ulaşmakta zorluk çekilir ve fiziksel olarak rahatsızlıklar veya hastalıklar görülür.
Kalp organı, vücudumuzda hiçbir şekilde mola vermeksizin çalışan ve enerji üretiminde rol oynayan kritik bir organdır. Onun sayesinde organlar beslenir ve canlılığını korur. Akciğerlerimiz vasıtasıyla özgürce ifade ettiğimiz Öz enerjimiz, hakikatimiz buradadır.
Kalp Çakra, Yin enerjimizin merkezidir. Yin yani Dişil enerjinin zayıf olduğu bir Dünya’da yaşadığımızı söylerken aslında Kalp Çakrası zayıf bir dünyada yaşadığımızı söylemiş de oluruz.
Şayet Yin / Dişil enerjiyle ilişkimiz sağlıklı olsaydı, bu kadar Kalp hastalığı görülmezdi.
Kalp Damar Hastalıkları (KDH), kalp veya damar sistemini etkileyen bir grup hastalık; buna yüksek tansiyon (hipertansiyon), koroner kalp hastalığı, kalp krizi, kalp ritim bozuklukları dahildir. [2] Bu hastalıklara erkeklerin, kadınlardan çok daha sık yakalandığı istatistiki olarak bilinmektedir. Bunun başlıca sebebi de kadınların erkeklere kıyasla Kalp Çakralarının daha “farkında” olmalarıdır. Nitekim kadınlar Yin enerjinin bedenlenmiş formudurlar ama toplumsal normlar ve inanç kalıplarından ötürü kadınların Yin doğalarını bastırmaya başlamalarından ötürü Yanglaşarak, Yin doğanın sorumluluk ve niteliklerinden uzaklaştıklarını görürüz. İşte bu yüzden Kalp Damar Hastalığına yakalananların 3’te 1’ini kadınlar oluşturmaktadır ve bu oran aşırı stresli, depresif yaşam şartlarından ötürü artmaktadır. Oysa Yin doğasıyla barışık, Kalp Çakrası dengeli bir kadının kalp hastalığına -ve ilgili diğer organ hastalıklarına- yakalanma ihtimali yok denecek kadar azdır.
Ayrıca istatistiklere göre, kadınların kalp krizi yaşadıkları yıl içinde, hayatta kalma oranları erkeklerinkinden daha düşük. Beş sene içerisinde %47sinin hayatını kalp yetmezliğinden kaybettiği görülmüş. Erkeklerde bu oran %36. Ayrıca, kadınların daha ileri yaşlarında kalp hastalığına yakalandıkları ve kalplerindeki sıkıntının evvelinde daha birçok hastalıklarının olduğu tespit edilmiş. [3]
Bunun sebebi ise -muhtemelen- Kalp Çakranın kadınlar için çok daha hayati bir rolü olması. Kadınlar, Yin doğaya yaşam güçlerini edinmek için muhtaçlar, işte bu yüzden Kalp zayıfladığında yaşam güçleri de çok ciddi düzeyde zayıflıyor. Kadınları bir hastalıktan sağ kurtaran nihai şey de yine bu Kalpsel Yin Enerji!
Kalpsel Yin Enerjiyi -kadın ya da erkek fark etmeksizin- herkesin Kalp sağlığını korumak için önemsemesi çok önemli.
Kalbin yeşil frekansına uyumlandığımızda, insanlarla daha uyumlu ilişkiler kurabilir oluruz. Başka kişi veya şeylere bağımlılık yaratmadan kendi benliğimizde bütünlük buluruz. Bedenimizle, sahip olduklarımızla barışık oluruz. Sıradan şeylerde güzellik buluruz -aslında hiçbir şeyin sıradan olmadığını anlarız-. Duygusal anlamda dengeli ve huzurlu hissederiz. Diğerleriyle kolaylıkla, çabasız ve kendimizi yormaksızın empati kurabiliriz. Kendi alanımızda, sınırlarımızın farkındalığıyla kolayca yakınlaşabiliriz. Her şeyin doğasıyla barışırız, zira herkesin tıpkı doğadaki çiçekler gibi çeşit çeşit, renk renk olduğunu anlar ve kabule geçeriz. Onların rengiyle, kokusuyla barışır ve affederiz, böylelikle kendi çiçeğimizin tozlaşması, çoğalması için gereken eş -benzeş- çiçeği aramaya devam ederiz. Yaşamdaki olayların -arıların çiçeklere yaptığı gibi- ruhlarımızı bir araya getireceğine güveniriz. Her şey hem fazlasıyla rastgele gibi görünür ama bir o kadar da hakikat gün gibi ortadadır, her şey olduktan sonra anlam kazanır…
Henüz izlemediyseniz:
Ayrıca;
Işık olsun. 🌞
Serkan Önder
Astrolog, Terapist, Eğitmen
@fitoenerjist
Soru, Yorum ve Görüşlerinizi Almaktan Mutluluk Duyarım 😊
👇
[1] Mantak Chia Notları
[2] https://www.health.harvard.edu/blog/gender-differences-in-cardiovascular-disease-women-are-less-likely-to-be-prescribed-certain-heart-medications-2020071620553
[3] https://www.health.harvard.edu/heart-health/the-heart-attack-gender-gap